Neden Bahçedeki Sandal ?

..Denizde olmam gerekiyor. Deniz benim özgürlüğüm dedi. Boğulmuş bakışlarını köpükten süslerle bezenmiş o masmavi iklime çevirdi. İşte orada dedi, işte deniz. Güneş çam ormanlarının yüreklerinden havaya salınmış ak bir güvercin gibi yükselirken, denize saldığı gümüş parıltılar bir hançer gibi saplanıyordu kupkuru bedenine. Yutkundu sonra. Sırılsıklam olmalıyım dedi. Öyle ıslanmalıyımki üç kat ağırlaşıp bu tutsaklık yükünden kurtulmalıyım. Ruhum yeniden çocuk olmalı ve taze heyecanları beslemeliyim gözlerimin görebildiği bütün çizgisiz ufuklarda. Geriye dönüp sorgulamalıyım kendimi. Esir olduğumun sebebi benmiyim gerçekten? Peki neden? Kendimi güvende hissetmek için bugünümü hapsetmek mi? Birdaha asla.. Fırtınalardan kaçıp burada unutulmak yok.. Yaşamak özgürce, ölmek özgürce..

..Bir çift kürek vardı arkadaşım ve ne zaman sıkılsam bıkıp usanmadan, bana kızmadan deniz deniz gezdiren, küreklerin yorduğu bir insan.O insan dostumdu benim, kürekler sadece arkadaş. Tuzlu ellerini bedenimin kuru yerlerinde dinlendirirdi ne zaman yorulsa küreklerden. Tahtadan değildi onun bedeni. Sıcaktı benden. Zaman geçti nitekim, kaç sefer boyadı beni unuttum. Ne kadar eski kelime varsa bildiğim, ondan öğrendim. Ben susardım, o anlatırdı. Çok hikayesi vardı. Bir keresinde kent çocuklarını anlatmıştı bana hiç deniz görmemiş. Ne kadarda hayret etmiştim. Biraz denize sevdalıydı o biraz bana. Deniz çok cömerttir nitekim hiç kıskanmadım. Zaman geçti diyordum, hemde çok hızlı. Ne zaman çıktım bu yolculuğa ne zaman bitti hiç anlamadım. Alnında çizgiler belirdi önce. Derinleştiler sonra. Elleri buruşmaya başladı, yüzü de. Neden sonra titremeye başladı parmakları. Önce küreklere küstü sonra bana. Bir sabah gelmedi ve birdaha hiç. Bana küstü ama denize hiç küsülür mü?Sordum ona da küsmüş. O sabah denize de merhaba dememiş. Bazı adamlar geldiler sonra beni denizden ayırdılar. Götürüp ağaçların arasında bir bahçeye bıraktılar. Ne kadar yanmıştı canım. Duvarlar vardı önümde sadece göküyüzü gözüküyordu birde pembe zakkumlar. Neden cehennem çiçeği dendiğini o zaman anlamıştım. Nitekim ben çok sıkıldım hem dostumdan, hem denizden ayrı. Bakıyorumda çırılçıplak kalmış bedenim. Bende buruşuyorum galiba. Geçenlerde duydum duvarın arkasından, sanki ben burda değilmişim gibi konuşuyorlardı. Bak bu ölen Rıfat dedenin evi diyorlardı. Birisi satın alıp yıkacakmış.Umrumdaydı.. Ama olurda gelirseniz ağırlarım. O giderken demedi ama ben duman olup ruhumu rüzgara verirken bir hoşçakal derim..

Ayrılık, tutsaklık, fiilsiz cezalar, hatıralar, memleket hasreti, pişmanlıklar, özlemler, yaşanılması imkansız hayatlar, ütopyalar. Hem deniz hem kara. Kader. İşte Bahçedeki Sandal fısıldayıverir hepisini bir bakışta. Bir kere bakarsınız, öyle bir büyüdür ki sarıverir ruhunuzu. Biraz daha yaklaş hikayelerim var der. Oturup dinlemeye başlarsınız, sonra birden sandal kaybolur, yalnızca arzularınız ve hatırlarınızla kalırsınız başbaşa. Evet sandal denizde olmalıdır, biz sandalın içinde, ama sakın üzülmeyin, belkide deniz bahçenin içindedir kim bilebilir? Hadi oturun ve ona kulak verin. Ne anlatıyor dinleyin..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder